31 Aralık 2010 Cuma

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

İlk olarak şunu söylemeliyim ki kendimi bu kursa katılmayı başardığım için çok şanslı hissediyorum. Fonetik ve diksiyon kursa benim hayata bakış açımı, kendi
kararımı kendimin vermemin en doğrusu olacağını hiçbir zaman insanların içine
girmeden, onları tanımadan yargısız infaz yapmanın doğru olmadığını ve bunun gibi
daha birçok şeyi ben bu kursta keşfettim.
Yepyeni insanlarla tanıştım, dost oldum, bunun da büyük hazzını yaşıyorum. En küçük şeyi bile dert eden birisi olduğum için insanlarla olan iletişimsizlikler beni her zaman çok üzmüştür. Ama bu kursa katıldığımdan beri kendimi bir kuş kadar hafif hissediyorum. Çünkü karşımdaki kişiye kim olursa olsun kibar davranamaya çalışıyorum. Sorduğu soruya yanıt veriyorum.
Üzüntüsüne kederine ve mutluluğuna ortak oluyorum. Buna rağmen bana
saygısızlık eden insanlar yok mu? Elbette var. Fakat ben bir insanın karşısındaki
insana davranabileceği en iyi biçimde davrandığıma inandığım için gönlümü ferah
tutuyorum ve dolayısıyla kafamı buna takmıyorum.
Fonetik-diksiyon kursuna başladığımdan beri birinci, ikinci ve üçüncü kura katılmak bana nasip oldu. Dördüncü kura da katılmayı arzu ediyorum. Kursa katılmadan önceki halimle şu andaki durumumu açıklayacak olursam birinci turda konuşmamda fazla bir değişme olduğunu söyleyemem. Fakat daha önemlisi bazı düşüncelerimde değişiklikler oldu.
Arkadaşlarımla olan sohbetlerimizde olumlu sözler işittim. İkinci kurda artık neyi
nerede konuşacağımı iyi belirlemeyi, kelimelerimi ve cümlelerimi içinde bulunduğum
ortama ve konuma göre seçmeyi, çoğunlukla yanlış telaffuz ettiğim kelimeleri doğru
telaffuz etmeye başladığımı fark ettim.
Son olarak üçüncü kurda ailem ve arkadaş çevremle aramda güzel dialogların başladığını anladım. Bunların yanı sıra genel kültürüm de arttı. Derslerimiz sırasında bilmediğim yeni terimler öğrendim.
Şu zamana kadar girdiğim ortamlarda karşımdaki insanla konuşurken kendi
fikirlerimden söz etmeye çekinirdim açıkçası. Çünkü fikrime saygı gösterilmez
korkusu vardı bende. Dolayısıyla ben de ortamın havası bozulmasın diye ve zıt fikirli
bir insan portresi yaratmamak için sadece karşımdakini dinlerdim.
Tartışmalı  ortamlardan uzak durmuşumdur. O zaman senin kendine ait düşüncen
yokmuş diye bir şey gelebilir aklınıza. Hayır. Elbette kendime ait düşüncelerim ve
hayat felsefem var. Olacak da. Ama nedenini bilmiyorum. Belki de bu kendime
güvenim olmadığından kaynaklanabilir. Bir türlü düşüncemi açık seçik ifade
edemiyorum. İşte bunun böyle olmadığını da üçüncü kurda anladım. En önemli
gelişme de bu oldu.

Hocam sizin derslerde de ifade ettiğiniz gibi herkes birbirinin fikrini ve düşüncesini
öğrenmeli ve saygı duymalı. Aynı düşüncelerde insanlar olmayabiliriz. Fakat
herkesin kendisine bir pay çıkarması, fikir alışverişinde bulunması açısından düşünce
ve fikirlerimizi kendimize saklamaktansa insanlarla paylaşmak en doğru olanıymış.
Bunu da üçüncü kurda yaptığımız tartışmalarda fark ettim. Her zaman dile
getirdiğimiz bir konu var. İnsanlar arasındaki iletişim kopukluğu. Gerçekten bence
bu önemli bir problem. Toplum olarak bu problemi henüz çözmüş değiliz. Ama ben
bu kursa katılanların problemin büyük bir kısmını aştıklarını ve toplum içinde
ayrıcalıkları olduğunu düşünüyorum. Tabii ki de bu güzelliklerin mükemmeliliğin
kaynağı sizsiniz hocam. Ders günlerini iple çekiyorum. Derse girdiğiniz andan
itibaren kafamdaki bütün olumsuzlukları bir çırpıda siliyorum ve kendimi çok rahat
hissediyorum.
Arkadaşlarım bana fonetik-diksiyon kursunda neler yapıyorsunuz diye
sorduklarında benim de onlara yanıtım şu oluyor: Anlatılmaz, yaşanır.


Saygılarımla,


Melike Akgül




NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

İnsanlar yaşamdaki gerçekleri kendileri için yararlı şeyleri keşfetmekte bazen zorluk çekerler. Bilmemek korkutur tüm insanları. Kendi içsel yolculuklarında ve hayatın zorluklarında keşfederler eksiklerini, yanılgılarını, başarısızlıklarını.
İşte ben de böyle bir zamanlar diksiyon ve fonetik kurslarına siz değerli hocamız Enver Seyidoğlu önderliğinde başladım.


Yıllardır kendimde eksik gördüğüm özellikle iletişimdeki zorlukları, dilimizi en iyi şekilde konuşabilmeyi, kendimi daha iyi ifade edebilmeyi düşünerek tercih ettim bu kursları ve iyi ki başlamışım kursunuza. İletişim çağında bulunduğumuz şu dönemde bence bütün insanların ihtiyacı var böyle çalışmalara. Doğrusunu isterseniz başlangıçta ben bu kursların daha zor olduğunu düşünmüştüm. Ama siz bizlere gözümüzde büyüttüğümüz dağ gibi zorlukları o kadar yumuşak ve tatlı bir biçimde bazen ciddi bir hoca, bazen bir arkadaş, bazen bir dost gibi davranarak aşmamızı sağladınız. Bizlere hayatımızda öyle yardımcı oldunuz ki düşünün insanların karşısında yüzü kızarmadan konuşabilmeyi, doğru düzgün cümleler kurabilmeyi, beden dilimizi yaşamımızda hatta sahnede bile düzgün bir biçimde kullanabilmeyi size borçluyuz. Ben kendimdeki gelişimi zamanla daha iyi anlıyorum. Sanıyorum tavsiye ettiğiniz kitaplarla beraber ileride daha başarılı olabilirim.
Güzel kurduğum her cümlede sıcak ve sağlam tüm iletişimlerimde kurduğum güçlü dostluklarımda, şiirlerimde, şarkı sözlerimde ve tüm başarılarımda hep siz geleceksiniz aklıma.
Sevgi ve saygılarımla.


Birsen Bahadır

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

İlk önce bu kursa gelme nedenimle başlamak istiyorum. Ben kendimi genelde

oldukça başarılı bulan fakat bunu dışarıdaki kişilere gösteremeyen biri olarak

görüyorum. Onun için de ilk hedefim kendimi küçümsemeden ifade edebilmekti.

Diğer sebeplerden biriyse Türkçemin Gaziantep şivesinden etkilenip etkilenmediğine

karar veremememdi. Uzun yıllar yurt dışında kalmamın da bunda etkisi olduğuna

inanıyorum. Kursa başladıktan sonra ise benim için düzgün konuşmanın düşündüğüm

kadar problem olmadığını fark ettim. Daha ilk haftalarda konuşmam yerine

oturmuştu.



Tabii ki kursa başlayınca aslında sorunumun daha büyük olduğuna inanmaya

başladım. Çünkü hayatımıza devam ederken başkalarının isteğine göre yaşadığımızı

ve asla kişiliklerimizi özgür bırakmadığımız için de hayatta rollerimizi kötü

oyuncular olarak oynadığımızın farkına vardım. İkinci kurda ise topluluk önünde

paniklemeden konuşmanın önemini anladım. Daha sonra bizi izleyen veya dinleyen

kişi veya kişileri sıkmadan onların bulundukları ortamdan zevk almalarını

sağlamanın yine bizim önemli bir görevimiz oluduğunu anladım.

Tabii ki bunu hala tam anlamıyla gerçekleştirmiş değilim ama yol aldığıma eminim.

Ben bu konuda diğer arkadaşlardan daha şanslı olduğuma inanıyorum. Çünkü günlük

pratik yapma şansım var.


Üçüncü kur ise benim için bir şeylerin oturduğu kur ki onu da şöyle özetlemek

isterim. Hani başta söylemiştim ya yaptıklarımı ve söylediklerimi her zaman

küçümserim. Bu da hep dinleyici olmaktan kaynaklanan bir alışkanlık olsa gerek.

Eğer bir toplumda beni birden fazla kişi dinliyorsa heyecanlanmaya başlıyorum.

Kıpkırmızı oluyorum. Sözlerimi toparlayamıyorum ve sanki insanlar benim

görüşümü küçümseyecek ne aptal fikirleri var diyecekmiş gibi geliyor. Çünkü bu

kurun sonuna geldiğimiz şu günlerde benim düşüncelerimin de diğer kişilere hoş

gelebileceğini toplumda önemli bir yeri olan biri olduğumu onun için de susmayarak

bilgilerimden insanları yoksun bırakmamam gerektiğini düşünüyorum. Zaten ilk

günden beri gösterdiğim çabayı göz önüne alarak sizin de ne kadar değiştiğimi fark

etmiş olduğunuzu tahmin ediyorum. Sergilediğimiz tiyatro sahnesindeki lale ile ilk

kurda “Aman Allahım ne güzel manzara!” diyen Lale arasında çok fark olduğunu

düşünüyorum.

İşte ben burada sizinle geçirdiğimiz zamanı böyle özetledim. Keşke sizin gibi

insanlarla yaşamın içinde daha çok karşılaşabilsek. Bu da yine sizin bizi eğitmeniz

ve bizim de bu bilgileri başka insanlara aktarmamızla sağlanacağına inanıyorum.

Yrd. Doç. Dr. Lale Bildirici
Marmara Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Enver Seyidoğlu sınıfa giriyor. “Merhaba arkadaşlar, hoş geldiniz.” diyor ve kendisini tanıtıyor. Sıra öğrencilere geliyor.
Büşra: İsmim Büşra Ünsal. Gazi Üniversitesi Çorum İlahiy...
Enver Bey: Biraz yüksek sesle lütfen.
Büşra: İsmim Büşra Ünsal. Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi mezunuyum.
Enver Bey: Kursa geliş amacınız nedir?
Büşra: Daha önce radyo programcılığı yapmıştım. Radyoculuğa dönmek istiyorum. Bu yüzden kendimi daha çok geliştirmek için geldim.
Sonraki günler...
Pratik için Enver Bey Büşra ve Seda’yı sahneye alıyor. Onları motive etmeye çalışıyor. Büşra’nın heyecandan dizleri titriyor. Kalbinin “güm güm” sesini kulağının dibinde duyuyor.
Büşra sesini yüksek kullanmıyor. Enver Bey Büşra konuştuğunda onun taklidini yapıyor. Sadece dudaklar kıpırdıyor; ses duyulmuyor. Sonraki günlerde bir metin okutuyor Enver Bey sırayla tüm öğrencilere. Büşra okuduğunda Enver Bey hayretler içinde soruyor, “Sesine ne yaptın? Kuvvetlendirici bir şeyler mi içtin?”
Büşra: Hayır, sadece yüksek sesle pratik yaptım hocam.
Büşra her kurs gününü iple çekiyor. İş stresini attığı kahkahalarla gülebildiği bir mekan orası onun için. Kendine güveninin arttığı bir yer.
Birinci seviye kursunun son günü. Büşra sesini daha kuvvetli kullanıyor artık. Hoca Büşra’ya, “Büşra, her zaman böyle konuş olur mu?” Büşra artık kendisine daha çok güveniyor. İkinci seviyeyi iple çekiyor.
İkinci seviye
Artık metin okumak yok. Pratik üzerine yoğunlaşılıyor. Büşra kelimelere kişilik kazandırmayı öğrendi. Diliyle söylediklerini gözleri ve mimikleri yalanlamıyor. Sözleri, gözleri ve mimikleri birbirini destekleyen bir bütünlük arz ediyor.
Üçüncü seviye
İkinci seviyenin ardından üç ay geçmiştir. Aradaki bu üç ay Büşra’nın, hayatının en büyük hüsranlarını yaşadığı dönemdir. İşten ayrılmak zorunda kalır. Hep istediği Radyo 7’ye başvurur. Sonuç olumsuzdur. Büşra şaşkın, Büşra üzgün.
Olumsuzluklar bu kadarıyla sınırlı değil. Hayatının diğer yönleriyle yaşadığı yıkımlar da cabası. Büşra kendini yaylım ateşi içinde hissediyor. Bu sıkıntılı dönemde tam 7 kilo vermiştir. Ayağa kalkabilmek için içindeki güce sarılıyor. Her şeye rağmen hayat devam ediyor çünkü. Yaşamak zorunda o da. Ayağa kalkmak zorunda. Onu yaşamaya iten tek sebep inancı. Bir hamleyle kalkıyor ayağa. Artık geçmişe dönüp bakmak yok. Hayatına yeni bir düzen vermesi gerekiyor. Radyo 7 olmayınca radyoculuktan vazgeçmeye karar vermişti. Ama bu doğru değil. İdeallerimize sahip çıkmamızı söyleyen kendisi değil miydi? Başkalarına verdiği nasihatları hatırlama sırası kendindeydi şimdi. Başka bir radyo olabilir diye düşünüp Radyo Çağ’a başvuruyor. Sonuç olumlu. İki yıl aradan sonra çok sevdiği mikrofonla tekrar buluşuyor. Radyoculuğunun ilk günlerindeki kasetleri çıkarıyor arşivinden. Şimdikiyle kıyaslıyor. Aradaki fark bariz. Kelimelerin telaffuzu daha doğru artık. Her şey yerli yerine daha çok oturuyor.

Üçüncü seviye başlıyor. İlk ders çok eğlenceli. Aradan geçen üç ay boyunca hiç bu kadar gülmediğini eğlenmediğini anlıyor. Sahneye çıkmaktan korkmuyor. Bir konuşmaya başladığında bacakları titremiyor. Sesini karşısındakine duyuramama sorunu da yok artık. Diksiyonuna ve kendine güveni artık daha fazla. Fonetik ve diksiyon kursu Büşra’ya çok şey kazandırdı. Güzel konuşmak sanattır. Büşra bu sanatın içinde artık.
Teşekkürler hocam, sizi tanıdığım için mutluyum. Üstat Kayahan’ın dediği gibi “Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde buluşuruz.” Tekrar görüşmek dileğiyle...
BÜŞRA

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Fonetik-diksiyon kurslarına ilgim yeğenim Ayşegül’ün bana bu kurstan bahsetmesiyle oluştu ve kursa katılmaya karar verdim. Amacım güzel konuşmak topluluğun karşısında rahat olabilmek, kendi duygularımı iyi ifade edebilmekti. Kursa başladığımdan beri ailemden ve iş arkadaşlarımdan birçok pozitif tepki aldım. Herkes bendeki değişikliği fark etti. Çevremdekilerle konuşurken daha rahattım. Heyecanımı kontrol edebiliyorum. Sahneye çıkmanın ve oyun sergilemenin çok güzel bir duygu olduğunu anladım. Ayrıca eksik olan yönlerimi geliştirme imkanı buldum. Kurs süresince içimdeki sıkıntıların ve korkuların azaldığını hissettim. Fonetik-diksiyon kursunun bana çok yararlı olduğunu tüm arkadaşlarıma söylüyorum. Benim gibi kendini ifade etmekte zorlanan kişilerin bu kursa katılmalarının çok faydalı olacağını ve ileriki hayatlarında olumlu değişikliklere yol açacağını düşünerek bu kursu herkese tavsiye ederim.

Dr. Yusuf Ekşi

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Kurs gerçekten istediğimden ve beklediğimden çok daha fazla şey kazandırdı bana... Aslında buraya gelirken umduğum şeyi bulamadım. İlk isteğim sık sık kullandığım argo sözcüklerden konuşmamı arandırmaktı. Kısmen gerçekleşti ama tamamen kurtulamadı... Ama bunun yanında burada kazandığım en önemli şey kendine güven duygusu... Eskiden yirmi otuz kişilik bir topluluğun önünde değil, iki üç kişilik bir arkadaş grubunun önünde bile konuşmaktan çekiniyordum. Hatta eve geldiğimde babama “Merhaba” demekten bile acizdim. Nedendir bilinmez ama öyle bir durumdaydım. Üç kur da hayli eğlenceliydi bana göre. İlk kurda öğrendiğimiz genel diksiyon kuralları en sıkıcı kısmıydı bu işin ama onların bile kendilerine has bir güzelliği vardı... Zaten o konular diksiyonun temel direkleriydi ve onları öğrenmeden gerçekten de düzgün bir İstanbul ağzı yakalayamazdım.

İkinci kur bence en zevkli bölümüydü kursun. Orada sahneye çıkıp kendi içinden gelenleri arkadaşlarına aktarman heyecanını yenebilmen için uğraşlar...vesaire... Hepsi çok eğlenceliydi. İşte kendime güveni orada yaptığımız sahne çalışmalarıyla kazandığımda inanıyorum.

Üçüncü kur da güzelliklerle doluydu. Hele sonlara doğru yaptığımız, çıkardığımız (veya çıkarmaya çalıştığımız) oyunlar keyif doluydu. Orada oyunlara çalışmak ve ortaya bir şeyler koyabilmek en zevklisiydi.

Diksiyonu iyi olsun kötü olsun beden dilini iyi kullansın kötü kullansın heyecanını kontrol edebilsin edemesin herkese bu kursu şiddetle tavsiye ediyorum. En kötü ihtimalle zevkli eğlenceli dakikalar yaşıyor mutlu oluyorsunuz.

Duha Töre Altındağ

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Fonetik ve diksiyon kursunun bana kattıklarıyla ilgili sizi bilgilendirmek istedim.

Bu kursa gelmemin asıl amacı kitlelere hitap etme ve özellikle nefesimi hitap ederken doğru kullanabilmeydi. Çünkü konuşurken nefesim yetmiyordu. Bu problemimi kesin olarak çözdüğümü düşünüyorum. Kitlelere hitaba gelince bu konu sizin takdirinize kalmıştır hocam. Ancak size aktarmak istediğim çok önemli konular var. Ben şu an üçüncü kuru bitirmek üzereyim ve her kurun ayrı bir hayat dersi olduğunu düşünüyorum. Sizin eğitmenliğinizde böyle bir kursa gelmenin çok büyük bir şans olduğunu düşünmekteyim. Yalnız kursun bu kadar geniş bir yelpazeye sahip olduğunu bilmiyordum. Keşke çok önceleri gelebilseydim. Katılımcılara ailelerinin bile söylemediği eksik ya da fazla özelliklerini öyle tatlı bir dille kırmadan söylüyorsunuz ki katılımcıların bu yanlarını düzeltmemeleri mümkün değil, inanın. Ailemde ve etrafımda herkesin bu kursa en azından ilk kura katılmasını istiyorum. Yalnız eksikliği duyulan bir konu bu kursun daha geniş kitlelere duyurulabilmesi için yeterli bildirimin az olmasıdır. Sizin eğitmenliğinizde sunulan bilgilerin daha geniş bir kitleye sunulmasıyla toplumumuzun değerlerinin önemli ölçüde yükseleceği bir gerçektir. Bu kursun düzenlenmesinde emeği geçen herkese ve siz çok değerli hocama teşekkürlerimi sunuyorum.



Yasemin Kurnaz

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Birinci kur: Dilimdeki yanlış kelimelerin neler olduklarını, hangi harfleri okumam hangilerini okumam gerektiğini öğrendim. Örneğin “değil” kelimesinin okunuşu.

İkinci kur: Kişisel gelişimime katkı sağladı. Sanırım birinci kurun ilk gününde size sinirli olduğumu ve sinir sistemimi kontrol altına almak istediğimi söylemiştim. Zamanla sinirimi kontrol altına alabildiğimi fark ettim. Bu da üçüncü kura başlamama neden oldu.

Üçüncü kur: Son haftalarda yaptığımız tartışmalar ve tiyatro gösterileri kişisel gelişimime büyük katkı sağladı. Olaylara farklı bir gözle bakmayı öğretti. Bir de sahneye çıkıp sizin verdiğiniz konuyu açıklamanın ve genel kültür sorusunu yanıtlamanın genel kültürümü genişlettiğini düşünüyorum.

Sanırım en büyük kazançlarımdan biri sizinle tanışmak ve sizin eğitim ordunuzdakilerden biri olmak.


İlknur Kadriye Karadağ

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Fonetik diksiyon kursuna gitmeye karar verdiğimde, bu kurs hayatıma ne gibi değişiklikler getirecek diye düşündüm? Kursa başlamadan önce insanların kendi duygu ve düşüncelerini değiştiremeyeceği kanısındaydım. Ama Enver Bey’le tanıştıktan sonra bu düşüncem değişti.
İnsanlar arası iletişim tekniklerini öğrendim. O beni başka bir dünyayla, kendi iç dünyamla tanıştırdı. Kendisiyle barışık biri olmamı sağladı.

Duygu ve düşüncelerimi belirtmem sayfalar alabilir. Bu yüzden kısaca hocamın da dediği gibi “İçinizdeki duvarları yıkın.”
Bana tüm kazandırdıklarından dolayı hocam Enver Seyidoğlu’na sonsuz teşekkürler ederim.
Saygılarımla

M. Emin Arslanoğlu

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Her şey çok güzeldi.
Fikir alışverişleri... Tiyatro deneyimi...Paylaşılan ortak heyecan...
İlk günden itibaren katettiğimiz yolun farkındayız, ne mutlu bize.
Hocam, sağolun.

Elçin Yıldız

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Diksiyon kursuna başlama nedenim peltekliğimi düzeltmek ve beden dilini iyi kullanabilen, ikna edici bir konuşmacı olma isteğimdi. Bunun yanında buradan alacağım sertifika bana ileride, meslek hayatımda da ek kazanç sağlayacaktı. Kurs başladığında ortam beni etkiledi. 13 yaşından 63 yaşına kadar pek çok kişiyle tanıştım ve hepsinden yeni bir şeyler öğrendim. Ortam bu bilgi alışverişi için çok uygundu. Çünkü herkes farklı yaşlarda ve farklı mesleklerdendi. Ayrıca yaşa ve eğitime bakılmaksızın herkese karşı büyük saygı gösteriliyor; herkes büyük bir dikkatle dinleniliyordu. Yabancılık çekmeyişimi de ortamın bu denli kaliteli olmasına borçluyum sanırım. Dolayısıyla bu kurstan beklediğim derecede, ummadığım bir yarar daha gördüm ki o da genel kültürümün hızla gelişimiydi.
İlk başta konuşurken veya herhangi bir yazıyı okurken dikkat etmem gereken temel bilgileri edindim. Bunları pratiğe dökmeye başlamamızla hayata geçirmemiz kolaylaştı. Bu öğretiden aldığım en büyük faydaysa vurgulamamda oldu sanırım. En azından benim en çok dikkatimi çeken ilerlemem buydu. Bunun yanı sıra ilk sahneye çıktığım günkü kadar heyecanımı göstermemeyi öğrendim. Ve hep kafama takılan bir soru var: Heyecanı bu kadar düşünmeseydik o kadar çok heyecanlanır mıydık?

Diksiyon kursunun beni tedirgin eden tek tarafı çevremdekilere böyle bir kursa gittiğimi söylediğimde konuşurken bana hata yapma hakkım yokmuş gibi davranmaları ve en küçük yanlışımda aşırı tepki göstermeleri oldu.

Fonetik diksiyonla ilgili çok şey öğrendim, bunları zamanla hayata geçirdim ve düşündüğümden çok daha fazla genel kültürümü geliştirdim. Bir hayat dersi edindim de diyebilirim. Dersler sırasında dinlendim ve üzerimdeki gerginliği attım. Tüm bunların yanında arasam kolaylıkla bulamayacağım kadar duyarlı insanları tanıdım.

İşte tüm bunlardan dolayı öğrettikleriniz ve öğretecekleriniz için siz değerli hocamız Enver Seyidoğlu’na  minnettarım.

Melis Varan

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Fonetik diksiyon kurslarına ilgim iki üç sene önce gördüğüm bir afişle başladı ve nihayet bu sene kursa katılmak nasip oldu. Bu kursa katılmaktaki amacım güzel konuşmak, heyecanımı kontrol altına alabilmek, bir topluluğa rahat hitap edebilmekti. Kursa katıldığım ilk günden başlayarak çevremden birçok olumlu tepki aldım. Herkes bendeki değişikliğin farkına vardı. Çevrem bir yana bu değişiklikleri ben de hissettim. İnsanlarla iletişim kurarken artık daha rahattım, heyecanımı kontrol edebiliyordum. Sahneye çıkmanın ve oynamanın zevkine vardım. Ayrıca başka eksik gördüğüm yönlerimi geliştirme imkanı buldum. Bütün bir haftanın yorgunluğu ve gerginliğini bu kurs üzerimden almaya başladı. Kendi içimde büyüttüğüm korkularımın olduğunu isteyince her şeyi yapabileceğimi fark ettim. Fonetik-diksiyon kursunun birçok yararını gördüm ve bundan dolayı Enver Bey’e teşekkür ediyorum.

Ayşegül Demirci

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

Öncelikle kendime olan saygım ve sevgimden, insanları, arkadaşlığı ve paylaşmayı sevdiğim için kişiliğimi geliştirmek, güzel, etkili ve düzgün konuşmak istediğimden.

Güzel konuşma sanatının önemini az çok bilenlerdenim. Ancak kursa geldiğim gün eksiklerimin çok fazla bildiklerimin de yeterli olmadığını gördüm. Kursun sıcak havası, değerli hocamızın bize samimi yararlarıyla kendimde gördüğüm bu eksiklikleri olabildiğince tamamladığımı düşünüyorum. Hocamızın bizi eğitme başarısı tavrı ve onun üstün gayreti bana güzel konuşmayı, bu sanatı bir kat daha sevdirmiş.”Güzel dil, güzel Türkçe, en güzel sanat” dedikleri bu olsa gerek. İşte bunu hissetmeye başladım.

Bu üçüncü kurun son haftalarında burada birkaç konuyu tartışmış ve onları sahnede sergilememiz beni çok mutlu etmiş, çok heyecanlandırmıştır. Burada tiyatroyu da yaşamış bulunuyoruz.

“Tanışmak, paylaşmaktır; paylaşmaksa sevmektir.” derler. Bizler de nasıl geçtiğini anlamadığım şu kısacık zaman içinde aynı sevinci yaşadık, aynı coşkuyu paylaştık.
Gönüllerimize ektiğimiz sevgi çiçeklerini hep birlikte büyüttük. Su gibi akıp giden zaman bizi bu güne getirmiş oldu. İlerde bu güzel günleri hatırlarken değerli hocamın ve tüm arkadaşlarımı hep hayırla anacağım. Eksiklerimiz, hatalarımız yoktur diyemem. Sanat ve ilmin sonu olmadığı gibi insan eksiksiz de olamaz. Burada kendimizi daha ileri götürme azim ve ruhunu elde ettiğimize inanıyorum ki yükselmenin ilk şartı da bu olsa gerek.

Kurs dönemince bizlere gösterdiği ilgiden dolayı, çok değerli hocamız Enver Seyitoğlu’na saygı ve şükranlarını sunarken tüm arkadaşlarımı da içtenlikle selamlıyorum.

Sevgilerimle...


Nevin Yeniçeri

28 Aralık 2010 Salı

NEDEN DİKSİYON VE İLETİŞİM KURSUNDAYIM?

Bu kursa katılmamın başlıca sebebi bir topluluk içinde konuşurken aşırı heyecanlanmam ve bu sırada nefesimi kontrol edemememdi. Kuzenimin tavsiyesiyle katıldığım fonetik ve diksiyon kursundan arkadaşlarımın iyiye gittiğimi söylemelerine rağmen önceleri kendimde pek farklılık görmedim. Fakat ikinci ve üçüncü kurlarda ben de heyecanımın ve korkumun üzerinden gelebildiğimi fark ettim. Bizlere sunduğu bu katkılardan dolayı hocamıza büyük şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum.

Mustafa Dalcı

NEDEN DİKSİYON VE İLETİŞİM KURSUNDAYIM?

Kültür bilgilerin, öğrenmenin, insan beyninde biriken bilgi kalıntısıdır. Bu her konuda olabilir. Bir insan için çok kültürlü deniyorsa, işte o, insanın birikimlerinin çokluğudur. Biz de bu kursa devam etmekle farkında olsak veya olmasak da beynimizde bir takım birikimler olmuştur. Görüşümüz ve anlayışımız değişmiştir. Bu ben hiçbir şey öğrenmedim diyen biri için de geçerlidir. Onunda beyninde az çok bir birikim vardır.

Her şeyden önce bu topluluğun havasını solumak insana çok şey kazandırıyor. Ama bu kazançların sıralamasını yazmak o kadar da kolay değil. Bu kursa katılmaktan mutluyum. Kursa başladığımdan beri kendimi çok farklı hissediyorum. Hepinize teşekkür ederim.

Saygılarımla 
Serap Kap

NEDEN DİKSİYON VE İLETİŞİM KURSUNDAYIM?

Her şey çok güzeldi.
Fikir alışverişleri... Tiyatro deneyimi...Paylaşılan ortak heyecan...
İlk günden itibaren katettiğimiz yolun farkındayız, ne mutlu bize.
Hocam, sağolun.

Elçin Yıldız

NEDEN DİKSİYON VE İLETİŞİM KURSUNDAYIM?

Fonetik diksiyon kurslarına ilgim iki üç sene önce gördüğüm bir afişle başladı ve nihayet bu sene kursa katılmak nasip oldu. Bu kursa katılmaktaki amacım güzel konuşmak, heyecanımı kontrol altına alabilmek, bir topluluğa rahat hitap edebilmekti. Kursa katıldığım ilk günden başlayarak çevremden birçok olumlu tepki aldım. Herkes bendeki değişikliğin farkına vardı. Çevrem bir yana bu değişiklikleri ben de hissettim. İnsanlarla iletişim kurarken artık daha rahattım, heyecanımı kontrol edebiliyordum. Sahneye çıkmanın ve oynamanın zevkine vardım. Ayrıca başka eksik gördüğüm yönlerimi geliştirme imkanı buldum. Bütün bir haftanın yorgunluğu ve gerginliğini bu kurs üzerimden almaya başladı. Kendi içimde büyüttüğüm korkularımın olduğunu isteyince her şeyi yapabileceğimi fark ettim. Fonetik-diksiyon kursunun birçok yararını gördüm ve bundan dolayı Enver Bey’e teşekkür ediyorum.

Ayşegül Demirci

NEDEN DİKSİYON VE İLETİŞİM KURSUNDAYIM?

Fonetik diksiyon kursuna gitmeye karar verdiğimde, bu kurs hayatıma ne gibi değişiklikler getirecek diye düşündüm? Kursa başlamadan önce insanların kendi duygu ve düşüncelerini değiştiremeyeceği kanısındaydım. Ama Enver Bey’le tanıştıktan sonra bu düşüncem değişti.
İnsanlar arası iletişim tekniklerini öğrendim. O beni başka bir dünyayla, kendi iç dünyamla tanıştırdı. Kendisiyle barışık biri olmamı sağladı.

Duygu ve düşüncelerimi belirtmem sayfalar alabilir. Bu yüzden kısaca hocamın da dediği gibi “İçinizdeki duvarları yıkın.”
Bana tüm kazandırdıklarından dolayı hocam Enver Seyidoğlu’na sonsuz teşekkürler ederim.
Saygılarımla
M. Emin Arslanoğlu

NEDEN DİKSİYON VE İLETİŞİM KURSUNDAYIM?

Diksiyon kursuna başlama nedenim peltekliğimi düzeltmek ve beden dilini iyi kullanabilen, ikna edici bir konuşmacı olma isteğimdi. Bunun yanında buradan alacağım sertifika bana ileride, meslek hayatımda da ek kazanç sağlayacaktı. Kurs başladığında ortam beni etkiledi. 13 yaşından 63 yaşına kadar pek çok kişiyle tanıştım ve hepsinden yeni bir şeyler öğrendim. Ortam bu bilgi alışverişi için çok uygundu. Çünkü herkes farklı yaşlarda ve farklı mesleklerdendi. Ayrıca yaşa ve eğitime bakılmaksızın herkese karşı büyük saygı gösteriliyor; herkes büyük bir dikkatle dinleniliyordu. Yabancılık çekmeyişimi de ortamın bu denli kaliteli olmasına borçluyum sanırım. Dolayısıyla bu kurstan beklediğim derecede, ummadığım bir yarar daha gördüm ki o da genel kültürümün hızla gelişimiydi.
İlk başta konuşurken veya herhangi bir yazıyı okurken dikkat etmem gereken temel bilgileri edindim. Bunları pratiğe dökmeye başlamamızla hayata geçirmemiz kolaylaştı. Bu öğretiden aldığım en büyük faydaysa vurgulamamda oldu sanırım. En azından benim en çok dikkatimi çeken ilerlemem buydu. Bunun yanı sıra ilk sahneye çıktığım günkü kadar heyecanımı göstermemeyi öğrendim. Ve hep kafama takılan bir soru var: Heyecanı bu kadar düşünmeseydik o kadar çok heyecanlanır mıydık?

Diksiyon kursunun beni tedirgin eden tek tarafı çevremdekilere böyle bir kursa gittiğimi söylediğimde konuşurken bana hata yapma hakkım yokmuş gibi davranmaları ve en küçük yanlışımda aşırı tepki göstermeleri oldu.

Fonetik diksiyonla ilgili çok şey öğrendim, bunları zamanla hayata geçirdim ve düşündüğümden çok daha fazla genel kültürümü geliştirdim. Bir hayat dersi edindim de diyebilirim. Dersler sırasında dinlendim ve üzerimdeki gerginliği attım. Tüm bunların yanında arasam kolaylıkla bulamayacağım kadar duyarlı insanları tanıdım.

İşte tüm bunlardan dolayı öğrettikleriniz ve öğretecekleriniz için siz değerli hocamız Enver Seyidoğlu’na  minnettarım.

Melis Varan

14 Aralık 2010 Salı

Bağcı Dövmek Mi Üzüm Yemek Mi

 Murat Tekinay/ İstanbul

2010 yılını bir kelimeyle anlat deseler, 'gönüllü', 'Amerika' veya 'çalışmak'
sözcüklerinden birini seçebilirim. Ama bir kelime var ki özellikle son iki aydır bunların hepsini alt etmiş gibi gözüküyor: Eğitim.

Önce Or-ge Kamp, sonra Fikir Toplama Kampı derken, şimdi de Kulüpçülük Akademisi eğitimleri başladı. Akademi'yi İstanbul'daki üniversite kulüplerini bir çatı altında toplayıp, onların ihtiyaçlarını gidermek, projelerine destek sağlamak amacıyla çalışan İstanbul Öğrenci Kulüpleri Platformu düzenliyor. Üniversite öğrencileri için, başka kurumlarda saatine yüzlerce lira ödeyeceğiniz eğitimlere katılma olanağı yaratıyorlar. 'Bir diploma yeter bana' demeyen, sürekli bir şeyler öğrenip, kendini geliştirmeye çalışan herkes, Platform'u takip etmeli diye düşünüyorum.

Bugün Akademi'nin ilk günüydü ve eğitim başlığında Etkili İletişim ve Sunum Tekikleri yazıyordu. Baştan belirteyim, bu yazıdaki neredeyse tüm ifadeler, sunumu yapan Enver Seyitoğlu'na ait. Eğitim sırasında aldığım notlardan yola çıkarak yazıyorum. Ancak ben, şöyle dedi, böyle ifade etti demeyi pek sevmediğimden sanki kendi düşüncelerimmiş gibi yazacağım. Haber dilinde, yüklem tekrarı yapmamak için, söyledi, belirtti, ifade etti gibi kalıpları mecburen kullanıyoruz. Ancak bana göre bunlar, yazının samimiyetini de alıp, götürüyor.


Karnenin Sağ Tarafı

Enver Seyitoğlu eski bir TRT spikeri. Hatta bir dönem TGRT ve Star Haber'de çalışmış. Sesini duyduğunuzda hemen fark ediyorsunuz zaten. Geçmiş yıllara ait bir haber bülteni dinliyor gibi hissediyorsunuz. Konservatuvar okumuş ama oyunculuk değil, spikerlik yapmak istemiş.

Başarmış da. Hem de TRT sınavında, 10.000 kişi arasında birinci olarak.

Konu hitabet ve sunum teknikleri ya, işin kökenine değinerek başlıyor anlatmaya: Bizim en büyük hatamız daha ilkokul sıralarında başlıyor aslında. Hatırlarsınız, karnenin sol tarafında Türkçe, Matematik, Fen Bilgisi olur. Bu derslere verilen notlar 2,3,4 diye gider. Sağ tarafında ise davranışlar vardır ve burada arkadaşlarıyla iyi geçinme, sorumluluk alabilme gibi daha hayati kriterler vardır. Ancak buraya, sol tarafa verilen önem hiçbir zaman verilmez. Hepsi pekiyidir. Ne öğretmen bakar buraya, ne de veli. Oysa karnede ağırlık sağ tarafa verilseydi, bugün daha başarılı ve mutlu bireyler olabilirdik.

Kendimizi bir grup içinde ifade edemememizin sebebi, okul öncesindendir. Okulda ise parmak kaldırmadan konuşmak yasaktı. Sus, ben sana söz verdim mi, denirdi. Bu da susturulmuş, bastırılmış insanı getirdi. İletişimde özgüvensizlik, zaman zaman tıkanmalar yaşamamızın sebebi, bu eğitim eksikliği.

''İletişim kendini ifade etmek değil, kendini nasıl ifade etmektir''

İletişim bir enerji. Atom bombasından çok daha etkili. Moralinizi bozabilir veya intihara kalkışan bir insanı vazgeçirebilir. Konuşarak mutlu ediyor muyuz, etmiyor muyuz, sürekli bu soruyu sormalıyız kendimize.
  
Düşün Tasarla ve Kurgula

Konuşma sırasında 5 saniye hakkınız var. Karşınızdakine bakabilir, düşünebilirsiniz. Nasıl yani veya sorunuzu tekrarlar mısınız derseniz, 1,5 dakika daha kazanırsınız.

Düşünüp, tasarlayıp kurguladıklarınızı hayal edin. İletişimin en büyük gücü tasavvur ve tahayyüldür. Yani bir olayı kişisiyle birlikte hayal etmek.

Beyin çok güçlü bir merkez ve her şeyi dondurma gücü var. Çok yoğun bir sıkıntınız olsa dahi bunu başkalarına yansıtma hakkınız yok. Cümlenin son kelimesiyle bile her şeyi tersine çevirebiliriz ama son kelimeyi söylediysek, bunu geriye alamayız:

''Ben size, hepininiz birbirinizden rezilsiniz, demedim ki'' 

Anahtar Kelime; Üslüp

İletişimde her şey konuşulabilir, her şey sorulabilir. Ama üslubunca. Aile, arkadaşlık ve iş ilişkilerimizde amacımız daima üzüm yemek olmalıdır, bağcı dövmek değil. Aksi takdirde iletişim kazaları yaşarız. Bundan da en zararlı çıkan yine biz oluruz. Hiçbir şey kazanamayız.

İletişim Kazaları

Bazı insanların bam teli vardır; Ona dokunursanız, sıçrar. Bazı insanların da çok hoşuna giden şeyler vardır; Bunları söylerseniz iletişiminiz güçlenecektir. Katılmıyorum, asla, olmaz, mümkün değil, hatta ama kelimesi bile hoş değildir. İletişim kazasına yol açar.

Evet, size katılıyorum. Çok haklısınız. Yardımcı olamadığım için özür dilerim dersek, herhangi bir iletişim kazasına yol açmayız.

İletişimin önündeki en büyük engel önyargı. Bir insanla karşılaştığımızda, onlarca düşünce bir film şeridi gibi aklımızdan geçiyor. Bu önyargılarla, iki veya üç defa hata yapabilirz ama daha fazlası kasıta girer. Hep karşımızdaki bizi dinlesin, anlasın istiyoruz. 'Önce can, sonra canan' diyoruz. Ama iletişimin sırrı 'Önce canan, sonra can' diyebilmektir.


Örneğin kapıda karşılaşan A ve B kişileri:

İlk karşılaşmada A kişisi B kişisine yol verirse, bir sonraki karşılaşmada B kişisi A kişisine yol verme ihtiyacı duyacaktır: Siz buyurun, diyecektir. Çünkü vicdanı devreye girecektir.

Samimi ve doğal olursanız, karşınızdaki bunu hissedecektir. İletişim kurarken gücünüz deneme değil, gözlem olsun. Böylece iletişim kazalarını önceden görebilirsiniz. Bu bir süreçtir ve önce kendini anlamakla başlar. Aynada kendimizi kontrol etmeliyiz; Ben nasıl ağlıyorum, nasıl gülüyorum, mimiklerim nasıl? Kendini anlamayan, başkalarını anlayamaz.

Ağzından Çıkanı Kulağın Duysun

Konuşmadan önce düşünmeliyiz. Özellikle de yeni tanıştığımız insanlarla konuşurken. 'Ağzından çıkanı kulağın duysun' diye boşa denmemiştir.

Önyargılı Yaklaşım

İkinci iletişim kazası ise önyargılı yaklaşım. Hemen, bu da ne biçim konuşuyor böyle, cahil galiba demek en büyük hatadır. Bu önyargılar bizi bir gün mutlaka mahcup edecektir. Üstelik, üslup kazaları istekli ve bilinçli olur. İyi ki yaptım, dersiniz. Ama iletişimin son aşamasında fark edersiniz ki, bu bir üslup kazasıdır.

İletişim kurarken, önem sırasına göre üç faktör belirlenir;

a)beden dili
b)ses tonu
c)kelimeler

Eğer beden dilimizi harekete geçirebilirsek, ses tonumuz ve sözcüklerin önemi azalacaktır.

Kavram Kargaşaları

Kelimeleri uygunsuz şekilde kullanıp, karşımızdakine yanlış ifade etmektir. Sonradan, ben aslında öyle demek istemedim, deriz ama artık bir işe yaramaz.  Kelimeler, ses tonu ve beden dili; Bu üçünü çok iyi kontrol edebilirsek, her zaman takdir görürüz.


İnsan=İletişim

Ne kadar insan tanırsanız, o kadar iyi iletişim kurarsınız, diyor. Konuşmasını yaparken sesini çok iyi kontrol ediyor. Kimi zaman giderek alçaltıp, ortalığı sessizliğe boğuyor. Kimi zamansa aniden yükseltip yerimizden fırlatacak bir seviyeye çıkarıyor. Konsertatuvar eğitiminin getirdiği bir başarı bu. Yerine göre inceltip, kalınlaştırıyor. Sanki karşınızda bir değil, birkaç konuşmacı var izlenimi veriyor:

'Bunda bir şeytan tüyü var' derler. Aslında şeytan tüyü falan yoktur. Sadece çok insan tanımıştır ve kod çözmeyi iyi biliyordur.

Üslup Kazaları

Bir arabanın sahibiyle karşılaştığımızda şöyle davranabiliriz:

A:''Araba Sizin mi?''
B:''Evet, yni aldım''
A:''Benim eski araba da bundandı. Hiç memnun kalmadım. Gördüğüm en kötü otomobil''

İşte bu, üslup kazasıdır

veya:

Çok zayıflamışsın, yüzün sapsarı, üzgün görünüyorsun demek moral bozmaktan başka işe yaramaz ve iletişim kazasıdır.

''Yeni arabanız hayırlı olsun. Umarım çok memnun kalırsınız'' demek gerekir.

Konuşmaya başlamadan önce düşünmek, kelime ve cümle aramak hatadır. Karşı taraf bunu fark eder.  Aa, ıı deyip dururuz.


Ev Sahibi Olun

Bir sunum yaparken rahat hissetmenin en iyi yolunu da ev sahibi metoduyla açıklıyor:

Sahneye çıktığınızda, en iyi metod ev sahibi gibi davranmaktır. Bir ev sahibi rahat, içten ve alçakgönüllüdür. Göz teması da daha sıcak olur. Dinleyiciler de konuktur. Eğer bir dinleyiciye söz hakkı verilmişse, artık o da ev sahibidir.

-Dikkat edilmezse, sunum sıkıcı, akılda kalmayan, mesajı ulaştırmayan bir hale gelir.

-Gözü anlatandan çok, kirpiği anlatan akılda kalıyor. Bütün yerine ilginç bir kısmı alın ve bunu tüm detaylarıyla inceleyin. Daha dikkat çekici olacaktır.
-Sunumu özgün kılan, alıntıya bağlı kalmadan kendi deneyimlerimizi aktarmaktır.  Bana göre, araştırmalarıma göre diye kendimizden örnek vermek, içten olmak daha çok işe yarayacaktır.
-Artık kürsü arkasında kağıt okuma devri de bitti. Kürsü yalnız takdimciye aittir, sunumu yapana değil. 

Sunum yaparken ayrıca:

1)Öncelikle beden dili, ses tonu ve sözcükleri iyi kullanın
2)Her bilgide mutlaka örnek verin
3)Konuyla ilgili, başınızdan geçen bir olayı anlatın
4)Konuyla ilgili bir fıkra, bir anekdot(kısa hikaye) anlatın
5)Konuyla ilgili bir şiir okuyun
6)Konuyla ilgili atasözleri ve deyimleri kullanın
7)Mizah gücünüzü kullanın. Tiyatroda güldürmek, ağlatmaktan daha güçtür. Espri yeteneği bir zeka göstergesidir. Bu yeteneğinizi geliştirmek için esprili insanlarla daha çok zaman geçirin
8)İnteraktif bir sunum yapın. Dinleyicilerin görüşlerini alın. Nabız yoklaması yapın. Sunumdan önce ve sonra bir soru sorup, karşılaştırma yapın.
9)Konunuza çok hakimseniz, sunumun son kısmını soru-cevapa ayırın. Hakim değilseniz yapmayın.
10)Mutlaka konunuzla ilgili bir obje kullanın. Kalemle oynamak, saçlarla oynamak değil.
11)İstatistik bilgilere asla sunumda yer vermeyin. Sunum sonunda dağıtın.

Sunum sırasında, iki kişi sürekli kendi aralarında konuşuyor ve dikkatinizi dağıyorsa, susar, onlara bakarsınız. Susar hatta kızarırlar. Çünkü salondakiler de onlara bakıyor olacaktır.

Arka sıralardan ahkam kesen bir dinleyici olursa da, ''Arkadaşlarımız sesinizi duyamıyor. Lütfen gelip burada söyler misiniz, deyin. Artık o da bir ev sahibi olacağından, muhalefetinden eser kalmayacaktır.

Diksiyon Dersleri

Enver Seyitoğlu, eski bir TRT spikeri. Bugünse Ümraniye Belediyesi Cahit Zarifoğlu Kültür Merkezi'nde diksiyon kursları veriyor. Bu eğitimden sonra ben de fark ettim ki bir diksiyon kursuna yazılmanın vakti gelmiş de geçiyor bile. Üstelik belediyelerde özel kurslara göre çok daha uygun fiyata veriliyormuş, araştırmak gerek.

Kaynak kitap tavsiye etmesini istediğimizdeyse beden dili hakkındaki kitapların tamamının eksik olduğunu söyledi. Ancak çok iyi bulduğu bazı kitapları yazdırdı. Bunlar:

-Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı - Stephen R. Covey - Varlık Yayınları
-TDK Türkçe Sözlük
-Osmanlıca - Türkçe Lügat

murat tekinay

9 Aralık 2010 Perşembe

Basın Platformu Enver Seyitoğlu'nu ağırladı

Marmara Belediyeler Birliği (MBB) ‘Basın Platformu’ tarafından “Beden Dili ve Kişisel İmaj” semineri düzenlendi. İlk organizasyonunu yapan MBB Basın Platformu’nun etkinliğine, Basın Danışmanları, Eğitim ve İK Müdürleri, Kültür Sanat Müdürleri, Basın-Yayın Halkla İlişkiler Müdürleri ve personeli yoğun ilgi gösterirken, iletişim Uzmanı Enver Seyitoğlu, doğru iletişimin hayatın her aşamasında gerekli olduğunu belirtti.
Marmara Belediyeler Birliği’nde, tanınmış iletişimcilerden Enver Seyitoğlu tarafından ‘Beden Dili ve Kişisel İmaj’ konusunun işlendiği bir eğitim semineri düzenlendi.
Yoğun katılımın olduğu ve salonun tamamen dolduğu Basın Platformunun ilk etkinliği olan seminerde konuşan Enver Seyitoğlu, “Göz, mimik ve jest unsurlarından oluşan beden dili, insanlar arasında en önemli iletişim aracıdır.
Beden dili düzgün kullanılmazsa, güzel cümleler de ters teper. İnsanların kör noktaları vardır. Karşılıklı iletişimde bazen kasıtlı olarak, bazen de bilinçsiz olarak hatalar yapılır. Bu hatalar düzeltildiği takdirde, beden dilini doğru biçimde kullanamayacak hiç kimse yoktur.
Beden dili ve harflerin ağızdan çıkış biçimi konusunda çocukluk yıllarında eğitim almalıydık ancak ne yazık ki bu önemli konular, ülkemizin eğitim programında bulunmuyor” dedi.

İletişim uzmanı Enver Seyitoğlu, açıklamalarının devamında, “Türk Milleti olarak, bize söz verildiği zaman konuşmayı çok severiz. Bazen abartarak, gereksiz ve fazla konuştuğumuz da olur. Ancak bunun dışında genel olarak susarız. Çağımız sunuş çağıdır. Kendimizi ve fikirlerimizi ifade etmekten hiçbir zaman çekinmemeliyiz; kendimizi doğru sunmalıyız” diye konuştu.

Seyitoğlu, seminerinin son bölümünde, doğru iletişimin hayatın her aşamasında gerekli olduğunu dile getirirken, “Beden dilinin yerinde, zamanında ve doğru kullanımı çok önemlidir. Hayat bir iletişimdir ve iletişim bir sanattır.
İletişim sanatına ‘Kod Çözme Sanatı’ da denebilir. Doğumdan ölüme kadar sürekli iletişim halindeyiz. İletişimin en önemli bölümü muhabbet ve güler yüzdür. Tatlı dil ve güler yüzle çözülmeyecek problem yoktur. Gereksiz tabularla yetiştirilmiş bir milletiz. Kararında olduğu müddetçe, gülmekten ve güler yüz göstermekten çekinmemeliyiz” dedi.
Enver Seyitoğlu, açıklamalarının sonunda, Marmara Belediyeler Birliği tarafından oluşturulan Basın Platformu’nun önemine değinerek, 22 Aralık Salı günü 14:00’da, Gazeteci-yazar Umur Talu’nun katılımıyla düzenlenecek Belediye-Basın İlişkileri seminerinin de takip edilmesini istedi.
Marmara Belediyeler Birliği’nde düzenlenecek seminerin konularından bazı başlıklar şunlar: “belediyelerin basına bakış açısı”, “basın – yayın kuruluşlarının belediyelere ve başkanlara yaklaşımı”, “gazeteci – belediye başkanı ilişkileri”, “belediye etkinliklerinin, basında yer bulması için yapması gerekenler”, “haber yazılırken dikkat edilmesi gereken hususlar” ve “yerel basın - ulusal basın arasındaki farklar.”