31 Aralık 2010 Cuma

NEDEN DİKSİYON KURSUNDAYIM?

İlk olarak şunu söylemeliyim ki kendimi bu kursa katılmayı başardığım için çok şanslı hissediyorum. Fonetik ve diksiyon kursa benim hayata bakış açımı, kendi
kararımı kendimin vermemin en doğrusu olacağını hiçbir zaman insanların içine
girmeden, onları tanımadan yargısız infaz yapmanın doğru olmadığını ve bunun gibi
daha birçok şeyi ben bu kursta keşfettim.
Yepyeni insanlarla tanıştım, dost oldum, bunun da büyük hazzını yaşıyorum. En küçük şeyi bile dert eden birisi olduğum için insanlarla olan iletişimsizlikler beni her zaman çok üzmüştür. Ama bu kursa katıldığımdan beri kendimi bir kuş kadar hafif hissediyorum. Çünkü karşımdaki kişiye kim olursa olsun kibar davranamaya çalışıyorum. Sorduğu soruya yanıt veriyorum.
Üzüntüsüne kederine ve mutluluğuna ortak oluyorum. Buna rağmen bana
saygısızlık eden insanlar yok mu? Elbette var. Fakat ben bir insanın karşısındaki
insana davranabileceği en iyi biçimde davrandığıma inandığım için gönlümü ferah
tutuyorum ve dolayısıyla kafamı buna takmıyorum.
Fonetik-diksiyon kursuna başladığımdan beri birinci, ikinci ve üçüncü kura katılmak bana nasip oldu. Dördüncü kura da katılmayı arzu ediyorum. Kursa katılmadan önceki halimle şu andaki durumumu açıklayacak olursam birinci turda konuşmamda fazla bir değişme olduğunu söyleyemem. Fakat daha önemlisi bazı düşüncelerimde değişiklikler oldu.
Arkadaşlarımla olan sohbetlerimizde olumlu sözler işittim. İkinci kurda artık neyi
nerede konuşacağımı iyi belirlemeyi, kelimelerimi ve cümlelerimi içinde bulunduğum
ortama ve konuma göre seçmeyi, çoğunlukla yanlış telaffuz ettiğim kelimeleri doğru
telaffuz etmeye başladığımı fark ettim.
Son olarak üçüncü kurda ailem ve arkadaş çevremle aramda güzel dialogların başladığını anladım. Bunların yanı sıra genel kültürüm de arttı. Derslerimiz sırasında bilmediğim yeni terimler öğrendim.
Şu zamana kadar girdiğim ortamlarda karşımdaki insanla konuşurken kendi
fikirlerimden söz etmeye çekinirdim açıkçası. Çünkü fikrime saygı gösterilmez
korkusu vardı bende. Dolayısıyla ben de ortamın havası bozulmasın diye ve zıt fikirli
bir insan portresi yaratmamak için sadece karşımdakini dinlerdim.
Tartışmalı  ortamlardan uzak durmuşumdur. O zaman senin kendine ait düşüncen
yokmuş diye bir şey gelebilir aklınıza. Hayır. Elbette kendime ait düşüncelerim ve
hayat felsefem var. Olacak da. Ama nedenini bilmiyorum. Belki de bu kendime
güvenim olmadığından kaynaklanabilir. Bir türlü düşüncemi açık seçik ifade
edemiyorum. İşte bunun böyle olmadığını da üçüncü kurda anladım. En önemli
gelişme de bu oldu.

Hocam sizin derslerde de ifade ettiğiniz gibi herkes birbirinin fikrini ve düşüncesini
öğrenmeli ve saygı duymalı. Aynı düşüncelerde insanlar olmayabiliriz. Fakat
herkesin kendisine bir pay çıkarması, fikir alışverişinde bulunması açısından düşünce
ve fikirlerimizi kendimize saklamaktansa insanlarla paylaşmak en doğru olanıymış.
Bunu da üçüncü kurda yaptığımız tartışmalarda fark ettim. Her zaman dile
getirdiğimiz bir konu var. İnsanlar arasındaki iletişim kopukluğu. Gerçekten bence
bu önemli bir problem. Toplum olarak bu problemi henüz çözmüş değiliz. Ama ben
bu kursa katılanların problemin büyük bir kısmını aştıklarını ve toplum içinde
ayrıcalıkları olduğunu düşünüyorum. Tabii ki de bu güzelliklerin mükemmeliliğin
kaynağı sizsiniz hocam. Ders günlerini iple çekiyorum. Derse girdiğiniz andan
itibaren kafamdaki bütün olumsuzlukları bir çırpıda siliyorum ve kendimi çok rahat
hissediyorum.
Arkadaşlarım bana fonetik-diksiyon kursunda neler yapıyorsunuz diye
sorduklarında benim de onlara yanıtım şu oluyor: Anlatılmaz, yaşanır.


Saygılarımla,


Melike Akgül




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder