İlk önce bu kursa gelme nedenimle başlamak istiyorum. Ben kendimi genelde
oldukça başarılı bulan fakat bunu dışarıdaki kişilere gösteremeyen biri olarak
görüyorum. Onun için de ilk hedefim kendimi küçümsemeden ifade edebilmekti.
Diğer sebeplerden biriyse Türkçemin Gaziantep şivesinden etkilenip etkilenmediğine
karar veremememdi. Uzun yıllar yurt dışında kalmamın da bunda etkisi olduğuna
inanıyorum. Kursa başladıktan sonra ise benim için düzgün konuşmanın düşündüğüm
kadar problem olmadığını fark ettim. Daha ilk haftalarda konuşmam yerine
oturmuştu.
Tabii ki kursa başlayınca aslında sorunumun daha büyük olduğuna inanmaya
başladım. Çünkü hayatımıza devam ederken başkalarının isteğine göre yaşadığımızı
ve asla kişiliklerimizi özgür bırakmadığımız için de hayatta rollerimizi kötü
oyuncular olarak oynadığımızın farkına vardım. İkinci kurda ise topluluk önünde
paniklemeden konuşmanın önemini anladım. Daha sonra bizi izleyen veya dinleyen
kişi veya kişileri sıkmadan onların bulundukları ortamdan zevk almalarını
sağlamanın yine bizim önemli bir görevimiz oluduğunu anladım.
Tabii ki bunu hala tam anlamıyla gerçekleştirmiş değilim ama yol aldığıma eminim.
Ben bu konuda diğer arkadaşlardan daha şanslı olduğuma inanıyorum. Çünkü günlük
pratik yapma şansım var.
Üçüncü kur ise benim için bir şeylerin oturduğu kur ki onu da şöyle özetlemek
isterim. Hani başta söylemiştim ya yaptıklarımı ve söylediklerimi her zaman
küçümserim. Bu da hep dinleyici olmaktan kaynaklanan bir alışkanlık olsa gerek.
Eğer bir toplumda beni birden fazla kişi dinliyorsa heyecanlanmaya başlıyorum.
Kıpkırmızı oluyorum. Sözlerimi toparlayamıyorum ve sanki insanlar benim
görüşümü küçümseyecek ne aptal fikirleri var diyecekmiş gibi geliyor. Çünkü bu
kurun sonuna geldiğimiz şu günlerde benim düşüncelerimin de diğer kişilere hoş
gelebileceğini toplumda önemli bir yeri olan biri olduğumu onun için de susmayarak
bilgilerimden insanları yoksun bırakmamam gerektiğini düşünüyorum. Zaten ilk
günden beri gösterdiğim çabayı göz önüne alarak sizin de ne kadar değiştiğimi fark
etmiş olduğunuzu tahmin ediyorum. Sergilediğimiz tiyatro sahnesindeki lale ile ilk
kurda “Aman Allahım ne güzel manzara!” diyen Lale arasında çok fark olduğunu
düşünüyorum.
İşte ben burada sizinle geçirdiğimiz zamanı böyle özetledim. Keşke sizin gibi
insanlarla yaşamın içinde daha çok karşılaşabilsek. Bu da yine sizin bizi eğitmeniz
ve bizim de bu bilgileri başka insanlara aktarmamızla sağlanacağına inanıyorum.
Yrd. Doç. Dr. Lale Bildirici
Marmara Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder